İstanbul ; eskinin bostan ve bahçelerle dolu olan bugünün keşmekeş ve trafiği ile meşhur dünyanın iki kıtaya yayılmış tek şehri,
Güzel İstanbulun son doğal güzelliklerini günümüz moda tabiri ile organik güzelliklerinin son demlerinide olsa yaşayan benim neslimdir diye düşünüyorum .Güzel bir Şehrin ne hale geldiğinin ve gelmekte olduğunun canlı tanıkları bizim neslimiz.
Yaşı 40 ve altı olanların çok da bir şeyler hatırlayabileceğini zannetmiyorum. Domatesin en erken mayıs sonunda yendiği, karpuzun yaz meyvesi olduğu, tavuğun pazarda köylüden yada tavukçu dükkanlarından yoğurdun seyyar yoğurtçulardan yada yufkacı dükkanlarından sütün zeytinyağının mahalle mahalle gezen atlı seyyar satıcılardan alındığı o güzel sağlıklı günler mazi oldu. Herkes de bir hijyen takıntısı var artık ambalaj şahane ama içindeki zehir kimsenin umrunda değil.
O eski güzel günlere ucundan kıyısındanda olsa yetişmek bana nasip oldu. Hiç bir şeyin tadı eskisi gibi değil diye söylenmeye bizde başladık artık, herhalde yaşlılık belirtisi olsa gerek bu durum.
Babamın Karagümrükte doğduğu evdeki komşularına ziyarete giderdi rahmetli babaannem ara sıra. Minicik bir bahçesi olan iki katlı küçük evin yanında pamuk şeker ve macun yapıp satan bir komşunun evi vardı mahallenin sınırıydı bu iki ev.
Buradan sonra tarlalar bostanlar uzanırdı Vatan caddesine kadar. Uzaktan bostanlarda çalışanları seyrederdim . Had safhada evhamlı olan rahmetli babaannem beni oralara asla göndermezdi. Bostan kuyusu var düşersin der korkuturdu beni.
İstanbulun göbeğinde bostan, bu bahsettiğim bostanların yerinde şu anda Vatan caddesindeki Emniyet Müdürlüğü ve Fatih Kaymakamlık binaları var , bir hayal edin oralar bostandı bir zamanlar, şimdi bırakın araba park etmeyi bisiklet koyacak yer olmayan Vatan Caddesi civarı bostan ve tarlaydı.Bir büyük bostandı İstanbul , Bostan İstanbul.
İstanbulda bostancılık 1600 yıllık bir gelenek.İstanbulun Bizans yani gerçek adıyla Doğu Roma İmparatorluğu başkenti olduğu zamanlardan beri kentin sebze meyve ihtiyacı sur içi ve sur dışındaki yakın bostanlardan karşılanmış genellikle.
Fatih Sultan Mehmed Han Konstantinapolisi İstanbul yaptıktan sonrada İstanbulda bostancılık devam etmiş. Sur içinde Sur dışında her daim İstanbula yakın şehrin ve sarayın sebze meyve ihtiyaçlarını karşılayan bostanlar var olmuş.
Toprakla olan ilk anılarım çocukluğumun en güzel günlerinin geçtiği anneannemin tek katli küçük evinin yine kendi gibi küçük bahçesindeki bitmeyen yaz tatillerimiz. Burcumun toprak gurubu olmasının etkisi de vardır muhakkak, sabahtan akşama güneş batana kardeşimle ve rahmetli büyük dayımın oğullarıyla saçımıza kulaklarımızın içine kadar toprak içinde kalıncaya, pirelenip ayaklarımıza kene yapışıncaya değin bahçede oynardık. Oyuncaklarımız kazma, kürek, çapa, kova bilimum bahçe alet edavatları. Fırça yemeden azar işitmeden eve girdiğimiz pek nadirdi bıraksalar sabaha kadar bahçede oynardık.
Aslında şimdide pek fark yok, sabahın köründe bahçeye çıkıp hava kararana kadar bahçedeyiz Bostan İstanbul’dayız.
Rahmetli babam bir aile dostumuzun ön ayak olması ile çocukluk hayalini gerçekleştirmek için Çatalcadan bir tarla aldı, bizimde bostan maceramız böylece başladı. Babam aramızdan ayrılalı 16 yıl oldu ama biz annem kardeşim dayım ve yengemle çocukluğumuzun oyunlarını daha profesyonel ve daha büyük çapda oynamaya devam ediyoruz. Oyuncaklarım aynı kazma, kürek, çapa, kova bilimum bahçe alet edavatları.
Doğal Tohum Hareketi ve Bostan İstanbul

Bostan İstanbul, yaklaşık 10 dönümlük bir tarla, 3 Dönümlük bir bostan ve 8 dönüm kadar kapama ceviz bahçesinden oluşuyor.
2000 li yıllardan sonra doğal tarım ve atalık tohumlar hızla gündeme oturdu ve dünya çapında bir organik ve doğal tarım hareketi gittikçe artan bir hızla yayılmaya başladı.
80 li yılların sonunda almış olduğumuz bahçemizde zaten hiç konvansiyonel tarım yapmadık suni gübre ve ilaç kullanmadık. Bu esnada organik tarım, doğal tarım, permakültür, kent bahçeciliği, çatı bahçeciliği gibi bir çok kavramlarla tanıştık.
2010 yılında bahçemize 200 m2 ilk bir sera yapıp fidelerimizide kendimiz üreterek mümkün olduğu kadar dışa bağımlılığımızı azaltarak sadece atalık tohumlarla üretime devam ettik
ULUSAL TOHUM TAKAS MERKEZİ – U T T M

Bu yıllarda Ulusal Tohum Takas Merkezi adı altında Sayın Ali Özırmak ve arkadaşlarının ” Facebook ” sosyal medya platformunda kurmuş olduğu olan bir yerel ve atalık tohum takas hareketine katıldım. Amaç yerel ve doğal tohumları üretip dağıtmak ve hybrit ile GDO lu tohumların tehdit ettiği gıda güvenliğimize dikkat çekmek, insanları bilinçlendirip bu konuyu herdaim gündemde tutmak.
Bu topluluk bu davaya gönül vermiş karşılık beklemeden hizmet eden insanlarla dolu, dünyanın bir çok yerinde bu tip hareketler var. Amaç aynı gıda tekeline karşı insanlığa ait olan tohumları korumak ve geleceğe sahip çıkmak. Elimizdeki atalık tohumları çoğaltarak ve bedelsiz olarak paylaşarak koruyoruz. Türkiyenin bütün bölgelerinden katılımcı arkadaşlarımız var herkes yöresinin tohumlarını ekerek koruyor ve çoğaltıyor.
TOHUM DAVASI
Bu dava çok önemli insanlık en temel doğal hakkından biri olan sağlıklı beslenme ihtiyacından mahrum edilmek isteniyor. Tohumların genetiği ile oynayıp tescil ettirerek geleceğimizi ipotek altına almak istiyorlar. Bunu yapmak isteyenler herkesçe malum.
Eğer izlemedi iseniz Food İnc. isimli belgesel filmi muhakkak izleyin ( linkine isme tıklayarak ulaşabilirsiniz ) perde arkasındaki gerçekleri dünyaya GDO belasını saran Amerika Birleşik Devletlerinde yani GDO’ nun anavatanında çekilmiş bu belgeselde izleyin.
Dünyadaki binlerle ifade edilen sayıdaki bitki türünün anavatanı olan Anadoluda, doğal ve yerel tohumlarla üretim yapmanın dünya devi tröstlerin baskılarıyla kanun yoluyla zorlaştırılmış olması, küçük çiftliklerin yok sayılması, çiftçilerin hayvancılık yapanların hak ettikleri desteği görememesi ülkemizin acı gerçeği maalesef.
Gönül isterdiki doğal atalık tohumlarımızın satışlarına kısıt getirilmesin, küçük ve imkanı kısıtlı üreticilerin de atalık tohum üretip satmasına destek olunsun. Hani derler ya herşeyi devletten bekleme diye bizde beklemiyoruz zaten tek arzumuz devlet kanunla bizi engellemesin. Bize köstek olmasın tohum şirketlerine karşı küçük üreticinin çiftçinin arkasında olsun gerisini bu milletin hakkıyla halledeceğine sonsuz inancım var.
Sanılanın aksine YEREL VE DOĞAL TOHUM SATIŞI yasak değil fakat tescilli olmayan tohum satışı yasak .
Küçük üreticilerin istenilen şartları yerine getirip tohum üretme tescil ettirme şansı yok iş dönüp dolaşıp sermayeye gelip kilitleniyor.
Bu gözü doymaz dünya devi tohumcu firmaların önlerindeki en büyük engel tohum konusunda bilinçlenmiş insanlar. Bu yüzden doğal tohumların yayılmasını ve bu tohumlarla üretim yapılmasını engellemek için ellerinden geleni sermaye gücünü de arkalarına alarak yapıyorlar.
Tohum saklamanın en güzel yolu onu ekerek çoğaltmaktan geçiyor . Bostan İstanbul ‘ daki en temel gayemiz bu ” Tohum Çoğaltmak ve Dağıtmak “.

Bostan İstanbul da yetiştirdiğimiz doğal ilaçsız suni gübresiz ürünleri yakın çevremizle paylaşıyoruz tohumlarımızın bir kısmı bahçesi ve tarlası olan arkadaşlarımıza bila bedel ücretsiz olarak gönderiyor ,bir kısmınıda bir sonraki üretim sezonu için saklıyoruz.
Tohumlar sanıldığı gibi bir tülbent içersinde çeyiz sandığına konularak yıllarca saklanmıyor.
Tohum saklamanın en güzel yolu onu her yıl ekip ürün alarak yeniden tohum ayırmak.
Böyle yaparak yıllar içinde insanın anlayamayacağı kadar küçük iklim değişikliklerini bile hafızasına alan tohum bunları bir sonraki nesline genetik kodlarına işleyerek aktarıp neslinin sağlıklı ve bulunduğu bölge ile uyumlu olarak hayatta kalmasını sağlıyor.
Bloğumun Bostan İstanbul başlığı altındaki yazılarımda sizlerle bahçede yaptıklarımızı paylaşacağım . Ekim dikim yöntemleri, pratik yöntemler, tohumların fide haline getirilip yetiştirilerek tekrar tohum alınıp saklanmasına kadar geçen süreleri , yaptığımız hataları ve nasıl düzelttiğimizi paylaşacağım.

Umuyorum ki faydalanırsınız ve bende sizlerin değerli yorumlarıyla bir şeyler öğrenirim. Bu işte tek bir doğru yok bulunduğunuz yöreye göre ve ikliminize toprak yapınıza göre bazı yerde doğru olan bazı yerde yanlış olabiliyor.
Bu işte en önemli şey gözlem yaparak değişken olan hava su toprak koşullarına göre devamlı plan geliştirip revize ederek devam etmek .
Lütfen unutmayın ” Tohum ” bizim geleceğimiz.
100 m2 bir alanda yaptığınız bir üretimle bile bu işe katkı sağlayabilirsiniz . “Aman bir benim yaptığımla mı kurtulacak memleket ” demeyin.
İnsanlara örnek olun bilinçlenmelerini sağlayın çocuklarınıza tohum sevgisini aşılayın.
Unutmayın çocuklarımız ve tohumlarımız bizim geleceğimiz.
Sevgi ve saygıyla